Aylık arşivler: Nisan 2009

Projelerde Liderlik

Proje Yönetimi* kavramı teknik gibi görünmesine rağmen sabah yataktan kalkmamızla birlikte tüm gün içerisinde yaptığımız ve çoğunun farkında olmadığımız ya da önemsemediğimiz bir çok aktivitenin birleşiminden oluşuyor.

Aslında hayatın kendisi bir proje ve bizler kendi projelerimizin yöneticisiyiz. İşte bu noktada “liderlik” kavramını çok iyi anlamanız hayatınızı ve projelerinizi yönetmede çok önemli bir rol oynamaktadır.

Liderlik demek;

  • Arkadaşça yaklaşın: Aslında insanlar işyerine arkadaş bulmaya gelmezler ama agresif ve negatif bir tavır takınmaktanda kaçınmak gerekir. Özellikle proje ekipleri iyi iş çıkarabilmek için ekip olmak zorundadırlar. Diplomatik ve kendine güvenen bir tavır çizmek proje ekibinde lider vasfınızı güçlendirecektir. Kapıcınıza, güvenlik elemanlarına, marketteki kasiyere arkadaşça ve samimi yaklaşırsanız karşılığını mutlaka alırsınız.
  • Yeni bir iş veya projeye atandığınızda yönetimden gerekli yetkiyide vermesini istemelisiniz. Bir projeye başlamadan önce gereken yetkiye sahip olduğunuzu ve kurum içinde size konumunuza yakışır şekilde davranılacağını garantilemeniz gerekir.
  • İnsan-odaklı olun demek görev-odaklı olmayın demek değildir unutmayın.
  • Birebir: Ekip elemanlarınızla düzenli olarak birebir görüşmelisiniz. Aynı şeyi çocuklarınıza uygularsanız kendilerini özel hissetmelerini sağlayabilirsiniz.
  • Kimse mikro yöneticileri takmaz: Ekibin başında oturup başlarında boza pişirmeyin.
  • Proje Ekibini özerk bırakmak projenin ilerleyişini izlememek anlamına gelmemelidir.
  • Söylendiği kadar kolay olmamakla birlikte insanları yönetmeyi öğrenmeniz gerekir. İnsanları yönetebildiğiniz oranda işleri daha rahat gerçekleştirebildiğinizi göreceksiniz.
  • Bir ekip lideri olarak ekibi bir arada tutmalı ve “BİZ” duygusunu yaratmalısınız. Yani “başarı” ve “başarısızlığın” ortak olduğunu anlatmalısınız. Aynı şekildede ailenizle birlikte yemek yemeli, masa oyunları oynamalı, gezilere gitmeli, belirli konuları aile meclisinde konuşmalısınız.
  • Görünün – Hem iyi zamanlarda hemde sıkıntılı zamanlarda erişilebilir olmanız önemlidir.
  • Prestijiniz güvenilirliğinize ve dürüstlüğünüze bağlıdır. Örneğin verdiği sözü tutan olmalısınız. Eğer bir şey taahhüt ettiyseniz bunu mutlaka yapmalısınız.
  • Kişisellik: Bir lider olarak ekip üzerinde bıraktığınız etki nedir?
  • Esneklik: Verdiğiniz kararlara sadık kalmak ve onları savunmak tabiki iyidir ancak planların değişmesi gerektiğinde de yeterince esnek olabilmelisiniz. Planlama hiç bitmeyen dinamik bir süreç olarak düşünmelisiniz. Hatta orijinal planınız işe yaramadığında kendinize mutlaka bir alternatif B yolu ayarlamış olmanız gerekir.
  • Liderlik öğrenilebilir. Liderlik özelliklerinizi geliştirmek için aşağıdaki konulara odaklanmanızı öneririm:
    • Başlatan olmak
    • Başkalarını etkileyecek şekilde karizmayı geliştirme
    • Amacı yönetebilen ve amaca yönelten
    • İş bitirmeye odaklı
    • İyimser olmak
    • Kendi inisiyatifiyle çalışmak
    • Takımıyla ve müşteri ile empati kurabilmek
    • Kazananı tanımlayabilen
    • İmaları anlayabilmek
    • İnsanları motive edebilmek
    • Geçmiş olaylardan ders çıkararak karar alabilmek
    • Büyük resmi görmeyi öğrenmek
    • Hedef BelirlemeBecerilerini geliştirmek
    • Kişisel hedefler geliştirmek ve düzenli olarak incelemek
    • Etkin zaman yönetimi

*Proje Yönetimi konusunda onlarca firmadan yüzlerce kişiye eğitim verdim, bir çok projeye danışmanlık yaptım ve bizzat yönettim. PMI ve Harvard ile Amerikan Ekolünü, Cap Gemini ile Avrupa Ekolünü deneyimleme imkanı buldum. Birçok üniversite proje yönetimi derslerine misafir olarak katıldım, İTÜ SEM sertifika programında yaklaşık 6 yıl birkaç dersi bizzat verdim.

Yenilikçi fikri satmak

Guy Kawasaki benim sürekli takip ettiğim blogger’lardan biridir. Geçen sene PubCon’da yaptığı sunumda yenilikçi firmaların yeni ürün ve servis geliştirmelerde dikkat etmeleri gerekenlerden bahsetmiş. Bende sizlere dilim döndüğünce aktarmaya çalışayım;

1) Anlam yaratmak – Bir yenilikte en önemli şey anlamlı olmasıdır. Uzun dönem başarının anahtarı anlamlı ürün ve servislerin geliştirilmesidir. Anlamlı olmak ise insanların hayatına ve aldıkları verime olan olumlu etkidir. Yatırımcılar yatırım yapacakları projenin insan hayatına katkısını değerlendirirler.

2) Mantranızı* hazırlayın – Sadece birkaç kelime ile varlığınızı ifade edebilmeniz gerekir. Uzun ve sıkıcı misyon, vizyonlar sadece kafa karıştırır. Örneğin;

Milliyet – Basında Güven

Nokia – Connecting People

Savaş Şakar – There is no spoon!

3) Yeni dalgaya sıçrayın – Mevcut ürünleriniz üzerinde kısmi değişikliklerle kendinizi kısıtlamayın. İleriye bakarak hangi tip problemlerin çözümlenmesi gerektiğini analiz edip bu problemlerin ne tip yeni ürünlerle çözülebileceğini sürekli düşünün.

4) DATİD kuralı :

Derinlik: İyi ürün ve servisler, hizmet süresince sizinle beraber büyümelidirler. Örneğin lambası olan terlik olsa hem ayağınızı koruyacak hemde gece yürürken önünüzü görmenizi sağlayacaktır.

Akıllı: İnsanların ihtiyacı olan bir ürün olmalı. Örneğin birden fazla pil boyutu ile çalışabilen lamba olsa, elinizdeki pil neyse onu takar kullanırsınız.

Tam Olma: Sadece araba satmak değil, öncesinde ve sonrasındaki hizmetleri verme, yedek parça, bakım, kasko vb.

İncelik: Apple yada iPOD’daki tasarımı düşünün. İyi bir tasarım çok önemlidir.

Duygulandırıcı: Harley Davidson en şiyi örneklerden biridir. Ürünlerine duyguyu katarak sadakati en üst düzeyde tutarlar.

5) Çekinme, üstüne git – Gerçekçi olmak gerekirse, asla özür dileyemeyeceğimiz bir pazarda yer alıyoruz. Bu yüzden hem hızlı ilerlemeli hemde doğru iş çıkarmalıyız.

6) İnsanları Toplayın – Müşteri tabanı oluşturmaktan çekinmeyin. Ürünlerin asıl geliştiricisi kullanıcı gruplarıdır.

7) 100 çiçeklik buket yapın – Yüksek sayıda üyeniz olmasına rağmen bunların çoğu doğru müşteri değilse probleminiz yok demektir. Herkese çiçek dağıtmaya devam edebilirsiniz çünkü artık iyi müşterinizin kim olduğunu biliyorsunuzdur.

İnsanlara gidin ve satın aldıkları ürünleri neden aldıklarını sorun. Herkesin bir sebebi vardır ve bunu değiştirmek zordur. Fakat rakip ürünleri alanların düşünceleri sizin ürünlerinizi ne yönde değiştirmeniz gerektiği konusunda size kılavuzluk ederler.

Bazen ummadığınız ürününüz popüler olurken, istediğiniz ürün olmayabilir. Bu tip durumlarda belki ürünün yönünün değiştirmek gerekebilir.

8) Çalkala yavrum çalkala – Eğer devrimci, yenlikçi bir tarafınız varsa hayatınız reddetmekle geçecek demektir. Size yaptığınız işler esnasında “Yapamazsın” “Beceremezsin” gibi bir sürü eleştiri gelecektir. Siz yaptığınız işi bitirip karşınıza aldıktan sonra insanların bu tip eleştirilerini dikkate almaya başlayın.

Birinci versiyonu yapmadan ikinici versiyona geçmeyin. Nelerle karşılaşacağınızı ve neleri ekleyip çıkaracağınızı ancak birinci versiyondan sonra netleştirebilirsiniz.

9) Niş olmak – Sadecesiz üretmediğiniz halde değer içeren bir ürün yaratmışsanız fiyatla rekabet etmek zorundasınız. Eğer sadece size özel bir ürün olursa hem köşebaşını hemde fiyatı belirleyen konumunu kapmış olursunuz. Ve iyi bir fiyatlama ve politika ile o alana girişlerin önünün bile kesebilirsiniz.

Yatırımcılara fikrinizi götürürken 10/20/30 kuralını uygulayın;

• 10 adet – sunumunuzda kullanacağınız optimum sayfa sayısı

• 20 dakika – sunum süreniz

• 30 boy– Sunumunuzdaki font büyüklüğü. Hatta dinleyicilerin ortalama yaşının yarısı kadarını font standartı olarak kullanabilirsiniz.

10) Negatiflerin Etkisi – Bazı yatırımcılar size karşı olumsuz tavır sergilerler ve sizin moralinizi bozarlar. 2 tip vardır diyebiliriz; Cahil olup bilmeden eleştirenler ile ben zenginim beni ikna etmek zordur diyenler ki bunlara para ile zeka arasında bir korelasyon olmadığını hatırlatmak gerekir.

* http://tr.wikipedia.org/wiki/Mantra

Kendini markalaştırmak

Yaptığınız işte kendinizi geliştirdikçe ve konunuzda uzmanlaştıkça artan güveninize paralel olarak kurum içinde ve dışında(müşterileriniz) farkedilmeye başlarsınız. Yarattığınız fark ve kattığınız değere paralel olarak bazen prim, bazen terfi, bazende daha önemli sorumluluklar, görevler alırsınız.

Benim tecrübelerimde dikkatimi çeken en önemli şey, bazılarının egosuna yenilip kendindeki gelişimi çok fazla önemsemesi, kendini iş hayatının odağına koyması ve yaptığı her şeyin karşılığını parasal ya da kıdemsel olarak beklemesi olmuştur. İşte bu noktada bu kişilerin atladıkları şey, şöhretlerinin aldığı zarardır. Uzun süreler emek vererek elde ettiğiniz kişisel şöhretiniz ya da diğer bir deyimle kişisel markanız sizin en büyük hazinenizdir ve onu korumak zorundasınız. Bu yüzdende dengeli davranmanız çok önemli.

Size önerim ödülü hedef edinerek başardığınız işler gerçek başarılarınızı göstermez. Çünkü herkes(yöneticiler) her şeyin farkındadır. Sizin inanarak, gönülden ve isteyerek yaptığınız çalışmaların sonuçları size gerçek başarıyı, şöhreti getirr.

İş bitirmeye odaklılığınızı markalaştırın. Yani size verilen işi, her türlü kısıt altında, herkese ve her şeye rağmen başarmayı hedef edinin. Hedefine ulaşan ok olmak önemlidir. Yoksa ne kadar sağlam olduğunuz yada ne kadar hızlı gittiğiniz değil. Başladığınız işi bitirin ve kendinizi bitirdiğiniz işlerle tanımlayın. Durumdan görev çıkarmak ve çıkan görevi en iyi şekilde ve zamanında yapmak davranış tarzınız olmalıdır.

Kariyerinizde yükselmek demek sadece maaş yada kıdem artışı olmamalıdır. Aynı zamanda sorumluluğunuzda artıyorsa iyi bir kişisel marka oluşturma yolundasınız demektir.

Çalıştığınız şirketi bir gemi gibi düşünün. O gemideki sorumluluğunuzu yerine getirmezseniz geminin ilerlemeyeceğini unutmayın. Hatta sizin başarınızın sizinle beraber çalışan iş arkadaşlarınızla olan işbirliği ve koordinasyona da bağlı oldunu unutmamanız gerekir. İş arkadaşlarınızla kuracağınız iyi ilişkiler ki buna Türkiye’de “sempatik kanal” da denir sizin kişisel markanızı güçlendirici önemli faktörlerdne biridir.

Yöneticinizi ancak onun yöneticisini memnun ettiğinizde memenun edebilirsiniz. (Tekerleme gibi oldu) Büyük resimi görmeye çalışın ve yöneticinizin rapor vereceği tarafı memnun edecek sonuçlara odaklanın. Böylece her türlü kazanma şansınızı artırırsınız.

Kendi markanızı geliştirmek maraton koşusudur, hız koşusu değildir. Bu koşuda karşınıza bir çok engel çıkabilir, yorulabilirsiniz. Ancak neolursa olsun yolunuzdan çıkmamanız ve pes etmemeniz çok önemli. Hayatınız boyunca iyi-kötü insanlarla bir arada olacasınız ve her türlüsüyle birlikte yaşayabilmeyi öğrenmeniz gerek.

Bir şeyler yaparak ilerlersiniz, bir şeylerin olmasını bekleyerek değil. Kendiniz için kendiniz varsınız unutmayın.

Yolunuz açık olsun

Eşek olmayın

esek

Çiftçinin biri bir gün 2 eşek almış. Birinin adı A diğerinin adı B olsun. Eşek A kendini çok enerjik hissediyor ve diğerinden daha iyi buluyormuş. Sürekli çiftçinin dikkatini çekmeye çalışıyor, hem daha fazla yük almaya çalışıyormuş hem de onun önünde hızlı yürümeye.

Eşek B ise normal bir eşekmiş. Kendisine verilen işi yapıyor, normal hızda yürüyormuş.

Bir süre sonra çiftçi Eşek B’yi zorlamaya başlamış. Eşek B’nin Eşek A gibi olmasını, onun gibi çalışmasını istiyormuş. Fakat Eşek B, Eşek A gibi hızlı yürümüyor, hatta kendisine verilen cezalara katlanıyormuş. Akşamları da Eşek A’ya sızlanıyormuş: “Bak Eşek kardeş, burada sadece ikimiz varız ve birbirimizle rekabet ediyoruz. Normal hızda normal ağırlıkta ikimizde yükleri taşısak olmaz mı?” diyormuş.

O böyle söyledikçe Eşek A daha da hırslanıyor, kendini daha enerjik hissediyor ve taşıdığı yükü ve hızını artırıyormuş.

Oldukça mutlu olan çiftçi, Eşek B’ye şöyle bir bakmış, kan beynine sıçramış ve başlamış tekmelemeye. Ertesi gün bunu gören Eşek A hırslanıp daha fazla yük ve hızla işine devam etmiş. Eşek B öyle dayak yemiş ki o gün çalışmadan yatmış. Ertesi gün tekrar dayak yiyince gene çalışmamış ve çiftçi bu eşek işe yaramaz diyerek eşeği satmış.

Eşek B bu kadar gözden düşünce Eşek A kendini o kadar iyi hissetmeye başlamış ki daha fazla yük ve hızla işine devam etmiş. Üstelik Eşek B’nin yüklerini taşıyarak. Fakat bir süre sonra kapasitesinin üzerinde bir işi yapmaya başlayan her eşek gibi ağrılar, sızılar ve sakatlıklar başlamış. Fakat çiftçide yarattığı beklenti sebebiyle çiftçi ondan hep çok ve hızlı iş yapmasını bekliyormuş. Eşek A elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışmasına rağmen yapamıyormuş artık. Sonuçta iş Eşek A’nın yapamayacağı noktaya kadar gelmiş, çiftçi bu eşeğide 3 kuruşa satmış ve yeni eşekler peşine düşmüş.

Bu hikaye bitmez, devam eder….

Kıssadan Hisse ise sevimli görünmek ya da prim kazanmak için haddinden fazla iş yüküne atlarsanız eninde sonunda elinize yüzünüze bulaştırırsınız. Ekip çalışmasında, herkesin eşit olduğunu ve üzerine düşeni yaparak başarıya ulaşılabileceğini unutursanız siz kaybedersiniz.

Ayrıca iş arkadaşınızın başarısızlığı sizi asla sevindirmemeli.

Sizin A ya da B olmanız farketmez, Patron için eşek eşektir. Eşek olmayın.

Çok çalışmak değil akıllı ve zamanı iyi kullanarak çalışmak önemlidir.

Başarı bir varış noktası değil bir yolculuktur.