6 Mayıs 1954 Perşembe günü sabahı, Londra’da tıp öğrencisi olan 25 yaşındaki Roger Bannister, St. Mary’s Hastanesi’nde her zamanki vardiyasını bitirip öğleden sonra trenle Oxford’a gitti. Bazı eski arkadaşlarıyla öğle yemeği yedikten sonra takım arkadaşlarıyla (Christopher Chataway ve Chris Brasher) buluştu. Amatör bir yıldız ekibinin üyesi olarak Oxford Üniversitesi’ne karşı koşmaya hazırlanıyorlardı.
1.200 kişi Iffley Road pistinde yarışları izlemeye gelmişti. Hava rekor kıracak biri için soğuk, pist ıslaktı. Bannister, dört dakikadan kısa bir sürede bir mil koştu (3: 59:04)
Bannister’ın başarısı tüm dünyadaki gazetelerde ana sayfalarda yerini buldu. New York Times, “şimdiye kadar ulaşılamayan hedeflerden birine” ulaşıldığını açıkladı. Bannister’ın adı, Babe Ruth, Bobby Jones ve Jesse Owens gibi, başarılı atletler ile eş anlamlı hale geldi.
Daha sonra, şaşırtıcı bir şekilde Bannister, atletik kariyerinin zirvesinde, aynı yıl koşmayı bıraktı.
Aralık ayında İngiliz Spor Yazarları Derneği’ne yaptığı konuşmada “Şimdi hastane randevusu alıyorum” dedi. “Uluslararası atletizmden vazgeçmeliyim. Birinci sınıf bir performans ortaya koymak için yeterli zamanım olmayacak. Ülkemi temsil ederken ikinci sınıf bir performans göstermek doğru olmaz.”
Bannister 1975’te Oxford’da öldüğünde 88 yaşındaydı.
Atletizm 1800’lerin sonundan itibaren ciddiye alınan bir spordu. Ancak 1 milin 4 dakikanın altında koşulması fiziksel bir engel kadar psikolojik bir engel haline gelmişti. Ve fethedilemez bir dağ gibi, yaklaştıkça daha da göz korkutucu görünüyordu. ”
Bannister’ın bu psikolojik engeli yıkmasından 1 ay sonra Avustralyalı bir koşucu olan John Landy, 3 dakika 58 saniye ile rekoru geçti. Sadece bir yıl sonra, üç koşucu tek bir yarışta dört dakikanın altında kaldılar.
Koşucular, dört dakikalık mesafeyi geçemeyeceklerini söyleyen bir zihniyet tarafından engellenmişlerdi. Bu sınır aşıldığında, diğerleri daha önce imkansız olduğunu düşündükleri bir şeyi yapabileceklerini gördüler.
Zihinsel modeller, kuruluşların ve liderlerinin sadece herkesin yapabileceği en iyi şeyi yapmaya değil, aynı zamanda mümkün olanı gösterirler. Büyük liderler sadece rakiplerini geride bırakmazlar, herkese farklı bir bakış açısı katarlar. Mümkün olanın sadece varsayımlarımızla sınırlı olmadığını gösterirler.
2009 yılında aynı konuda yazdığım yazı için : Kendinize engel olmayın