Aslını bilmediğiniz ve bilemeyeceğiniz bir şeye inanıyorsanız sonuçlarını istediğiniz gibi uydurabilirsiniz.
Halbuki işinizi doğru yapabilmek için harcanan efor olsun, kullanılan malzeme olsun, yapılan işler olsun doğru bilgilere ihtiyacınız vardır. Tahmin ya da olması gerekenler işinize yaramaz. Fakat insan kendini “akıl okumaktan” kolay kolay kurtaramaz. Benimde sık sık yaptığım bir hata şudur: Özellikle kendimi çok deneyimli yada bilgili bulduğum konularda “akıl okuyup” ve hatta bundan çoğunlukla emin olarak davranmamdır”
Mutlaka en azından bir kez “Senin ne düşündüğünü biliyorum?” demişsinizdir. Aslında bilme ihtimaliniz vardır. Normal zamanlarda kendimizin gerçekten ne düşündüğünü bilebiliyor muyuz onu düşünmek lazım.
Öte yandan “akıl okuma” konusunda kelimeleri ve dilimizi çok kurnazca kullanıyoruz. Şimdi size bir borsa haberi yazayım:
“Son gelişmeler sonucunda hisse senetleri ekonomi otoritelerinin düşüncelerinin aksine yükselirken faiz oranlarında da beklenen düzeyin altına inilmesi iyi kar oranlarının yakalanmasının yolunu açtı. “
Burada hangi ekonomi otoritelerine danışıldığı belli değil, faizlere ilişkin beklenti düzeyi çok belirsiz. Bunu yazan burada kar oranlarının yakalanmasını sadece tahmin etmesine rağmen “kesinmiş” gibi belirtiyor.
Akıl okuma cümleleri genellikle şöyle başlar:
- Bunu yapmanın gerçek sebebi şu,
- Böyle söylüyorsun çünkü,
- Sen olsan şöyle derdin,
- Ne demek istediğimi biliyorsun,
- Şu olmasaydı sen asla böyle yapmazdın.
Önemli olan “Nerden biliyorsun?” sorusuna cevap verip, veremeyeceğinizdir. Bu yüzden eğer “akıl okumaya” dayalı bir cümle kuruyorsanız bunun sorgulanabileceğini unutmayın. Sorgulandığında yanıt veremediğinizde kötü duruma düşersiniz.
Örneğin:
- Müşterilerimiz böyle bir özellik istemedi, biz onlar için en iyi olanı biliriz.
- Onlar her zaman bütçeyi şişirirler, ben en iyisi %30 keseyim.
- Onlar her zaman bütçeyi keserler, ben en iyi %30 artırayım.
- Mühendisler bir arada çalışmayı sevmezler. Bu yüzden ya bir arada çalışın diyelim yada hemen gönderelim.
Şimdi etrafınızı daha dikkatli inceleyin. Hem sizin hem de yanınızdakilerin sürekli bir “akıl okuma” peşinde olduklarını göreceksiniz. Benim uyaracağım en önemli nokta bazı şeyleri kuruntu haline getirip sürekli kendinize tekrarlarsanız bir süre sonra gerçekmiş gibi düşünmeye başlarsınız. En yıkıcı ve zarar verende budur.
Aşağıdaki yazıları da beğeneceksiniz:
- Neville Isdell/Coca Cola’nın Yöneticisinden
- Steve Jobs’tan 10 ders
- Kendini markalaştırmak
- Pazarladığın kadar varsın!
- Bilişim Teknolojileri Departmanı Proje Yönetimi Performans Ölçütleri
- Hayatı yaşamayı becerebilmek
- İşi kabul etme kriterlerinizi belirleyin
- Şampiyon olmak isteyen önce çocuk olmalı !
- Serbest Çalışmak – Freelancing – 2
- Zamanınızı kurtarın
Bu konu aslında insanların birbirlerine karşı üstünlük kurma isteği ve/veya konuşulan konu hakkında kendisine fazla güvenmemesi ile de alakalı bence.. Şöyleki,
• Bunu yapmanın gerçek sebebi şu: Böyle başlıyorsa cümle, kişi karşısındakine “lafı yuvarlama bak ben geçtim o yollardan aslında şunu diyorsun”.. anlamı taşır.
• Böyle söylüyorsun çünkü: Birinci cümleye benzer bir anlamı olmakla birlikte anlama çabasını da işin içine sokmasıyla daha bir masumene yaklaşımdır.
• Sen olsan şöyle derdin : Güvensizlik.. Kendi düşüncesini karşısındakine yıkma ve kabul ettirerek üstünlük kurma çabası ifade eder..
• Ne demek istediğimi biliyorsun: bir başka güvensizlik durumu.. kendimi ifade edebiliyor muyum endişesi..
• Şu olmasaydı sen asla böyle yapmazdın: “Ben seni anlıyorum koçum”, desteği vererek psikolojik bir üstünlük kurmak..
Sık sık düşüyorum ben bu yanılgıya.. sonra silkinip “ne yapıyorum ben?” diye soruyorum.. Bu durumdan kurtulmak için de etkin dinleme üzerine geliştirmeye çalışıyorum kendimi.. Bu benim o kişinin aklını okumakla ilgili harcadığım eforu kendi aklımı yönetmeme yönlendirmeme yardımcı oluyor..
teşekkürler.