Etiket arşivi: düşünce

Bu kadar işle nasıl uğraşılır?

Kafanızda sürekli aynı düşüncelerin dolanıp dolaştığı, kendinizi bir fare tekerleğinde hissettiğiniz olur mu? Koşarsınız ama bir yere gidemezsiniz!

Kafanızda sürekli aynı düşünceleri geçirirseniz, bir yere varamazsınız. E-posta yaz, rapor hazırla, yeni proje için Ahmet’i ara, diğer proje için toplantı organize et, araba vergisi öde, gazetelere bak, yeni gelen elemanla tanış vb. sürekli ve bitmeyen yapılacaklar listesi sürekli kafanızda döner, bir çoğunu sürekli erteler, gerçekleştirmeyiz. Sürekli bir şeyleri unutur, tekrar hatırlarız. Yani var gücümüzle kendi tekerleğimizde koşarız.

İlk önce bunun kişisel maliyetini düşünmek gerekiyor. Sevdiğimiz insanlar ve işler için yeterince hazır olamıyor, istediklerimizi yapamıyoruz demektir. Tekerlekte koşmak bizi yapmanız gereken işlere odaklanmaktan alıkoyar.

Her zaman yanınızda bir kağıt ve kalem bulundurun. Bu tip bir durumla karşılaştığınızda hemen not alın. Neleri düşündüğünüzü ve ne zaman yapabileceğinizi yazmaya çalışın.

Bu tekerlekte daha az zaman geçirmek istiyorsanız kafanızda sürekli düşündüğünüz şeylerin üzerine gitmeniz gerekir. Peki nasıl?

Tekerlekteki basamakların kataloğunu yapın

Eğer bir tekerlekte olduğunuzu farkettiyseniz hatırladığınız her şeyi yazın. Kafanızı meşgul eden şeylerin ne olduğunu bilirseniz ancak onlarla savaşabilirsiniz.

Kaytarmanın Gizli Maliyeti

Eğer ufak tefek işleri ötelersek yarın bir gün karşımıza büyük işler olarak çıkarlar. Kaytarmak gücünüzü azaltır, görüşünüzü zayıflatır. Bir dahaki sefere bir işi ertelerken dönen tekerleği hatırlayın.

Bilinçli Tercihler Yapın

Kafanızı nelerin meşgul ettiğini bulduktan sonra bunları tek tek değerlendirin ve gerçekten gerekli olanın üzerine gidin, basamak olarak kalmasını istediklerinizi bırakın. Şu anda bir şey yapmıyorsanız bile mutlaka bir zaman belirleyin. Bir süre sonra tekerlekte tutmaktansa hemen üzerine gitmeyi seçer, olacaksınız.

Bir süre sonra artık tekerlekte geçirdiğiniz sürenin çok azaldığını göreceksiniz. İşte o zaman kendinizi kutlayabilirsiniz.

Süper Fikir Tuzağı

 

Toplantıda ortaya attığınız süper fikrin toplantı sonunda uygulayıcısı durumuna düşersiniz. Süper fikirlere sahibiz. Fikrimizin başkaları tarafından hayata geçirilmesini ve fikri getirdiğimiz için ödüllendirilmeyi bekleriz. Bazen de fikrimizi dile getirirsek üzerimize kalacağından korkarız. 

Geçen ayki personel toplantısında görmüştüm onu. Biz gündem maddeleri üzerinde dururken Tahsin bir fikir öne sürmüştü. Patron’da “Süper bir fikir! Hemen çalışmayı başlatıp, beni bilgilendir?” dedi.

Tahsin o gün şunu öğrendi: Özellikle toplantılarda sakın iyi fikirlerinden bahsetme.

Biz bu ”hata”yı hep yapıyoruz. Bir öneri getirdiğimizde daha ben yapamam diyemeden o işi yapmak konusunda atanmış olarak buluyoruz kendimizi. Siz işi yapmayı değil iyi olduğunu düşündüğünüz şeyi öneriyorsunuz aslında. 

Problem, fikri öne sürmekte değildir. Fikirler yeni ürünlerin, süreçlerin projelerin vb. tohumlarıdır. Gelecekteki tüm çözümlerin ve yeniliklerin kaynağıdırlar. Hangi yönetici fikir üretene yeterliliğine bakmaksızın o işi yapma sorumluluğunu yüklüyorsa ona “tohum yiyici” denilebilir. Eğer fikir üretenlerin kendilerini rahatsız hissettikleri bir ortam yaratılırsa, bu kimsenin fikir getirmeyeceği yönünde bir sonuca yol açacaktır. Yöneticiler, ileride daha büyük problemler yaşamamak için fikirlerin nasıl uygulamaya geçirileceğine ilişkin bir yöntem belirlemelidirler.

Önerim, fikrinizi net ve açık olarak yazacağınız bir önsöz ile sadece bir öneri olduğunu ve uygulayıcısı olmadığınızı yazabilirsiniz. Örneğin, Tahsin şunu diyebilirdi “Yapmak isteyenler için bir fikrim var. Çok fazla yoğun olduğum için ben üstlenebilecek durumda değilim ancak fikrimi tüm detayları ile aktarabilirim.”

Bu Tahsin’in ekiple bir anlaşmayı başlattığını ve ekibinde Tahsin’in çok yoğun olduğunu anlamasını sağlayacaktır.

 

Bizi engelleyen düşüncelerimiz

Kendi adınıza koyduğunuz bir çok hedefi gerçekleştirdiniz eminim ama ya gerçekleştiremedikleriniz? Daha önce belki şansım yoktu yada doğru zamanda doğru yerde değildim sanıyorsunuz.

Şimdi sizi biraz düşündürmek istiyorum: Belkide bugüne kadar muhtemelen hep kendi çizdiğiniz yoldan gittiniz, ya yolu değiştirmek çözümse ya gittiğiniz yol yanlışsa?

Bir belgeselde yunusları elde tutmak için denize bir ağ gerilmesinin yeterli olduğunu seyretmiştim. Neredeyse suyun 3 metre yukarısına kadar zıplayan yunuslar kaçmak için atlamayı düşünmüyorlardı. Bir de kovboy filmlerinde bara gelen kovboy atını kapının önündeki bir tahtaya sadece ipi dolayarak içeri girer. At şöyle bir silkinse ipi çözebilir ya da azıcık yüklense o tahtayı kolayca kırabilir. Ama yapmaz. Hayvanlar kaçmasın diye yapılan çitler kaçmak isteyecek hiç bir hayvanı tutacak kadar yüksek değildir.

Bence bizler de bazı konularda yapabileceklerimizi yapmıyoruz, ya farkında değiliz ya da düşünemiyoruz. Çevremizdeki engeller bizi öbür tarafa geçmekten alıkoyuyor. Bazen önyargılarımız yüzünden -kesin indirim vermez dediğimiz bir dükkanda asla pazarlık yapmıyoruz, belli kazançları avucumuzdan kaçırıyoruz. Ben buna “düşünce engeli” diyerek devam edeceğim.

Düşünce engelleri bizim alternatifleri düşünme gücümüzü azaltırlar, bazen yüksek olmasalarda görüşümüzü kapatabilirler. Aslında potansişyelimizi yakalamamızı engellerler.

Engellere örnek vereyim;

“Herşey yolunda” engeli

İşler yolunda gittiği zaman daha iyi nasıl olacağını düşünmeyiz. İhtiyacımız olmadığını düşünerek üstüne gitmeyiz. Bir şirket için pazarın lideri olmak yada çalışana için ayın elemanı olmak daha iyiyi yapmayı engellediği anda düşüş ani ve oldukça sert olacaktır. Evlilikler içinde aynı şey geçerlidir.

Tehlike Engeli

Tehlike anında en iyi tercihin saklanmak yada hareketsiz kalmak olacağını düşünmek. Tehlike anında en iyi pozisyonu almak ve hatta normalden daha hareketli olmak gerekebilir. Aynı yere bomba iki kere düşmez. Sizin üzerinize henüz bomba düşmemiş ve siz hala aynı yerdeyseniz problem var demektir. Yıllar önce matbaa’dan korkan zihniyet onu Avrupa ile eşnalı olarak kullanıp geliştirseydi çok farklı bir ülkede yaşıyor olacaktık eminim.

Emsal Engeli

Ne zaman birini başına kötü bir şey gelse bizde benzeri bir şey yaptığımızda(durum değişse bile) başımıza aynı aksiliğin geleceğini düşünürüz. Bunu mafya kullanır. Birilerine verdiği zararı diğerlerine gözdağı vermek için kullanarak otoritesini devam ettirmeye çalışır.

Mazeret Engeli

Risk almak istemediğimiz zamanlarda o konudan sıyırmak için geçerli mazeretleri uydurmaya başlarız. “Çok pahalı”, “Kesin çalışmaz” “Çabuk bozulur” “Eğer bu kadar kolay olsaydı başkası yapardı” vb. Mazeret engeline ikinci bir engelde diyebiliriz. Bir sonraki engele gelmemizi engeller.

Şimdi yukarıdaki veya benzeri beyninizde yaşadığınız engellerden hangilerini aştığınızı ve nasıl aştığınızı benimle ve diğer okuyucularla paylaşın lütfen.

Üçgen Bölgesi

 

Eğer birisi size bir başkasının performansı hakkında yorum yaparsa başka bir boyuta geçersiniz: 3 düşünce boyutu. Artık yolunuzun nereye gideceğini gösteren tabela ortadadır: Üçgen Bölgesi.

Jale ve Berna haftalardır arapsaçına dönmüş bir haldeydiler. Sonuç olarak Jale, Berna’nın patronu Lale ile görüşmek istedi. Lale’den Berna ile konuşmasını isteyecekti. Jale, Lale’yi aracısı yaparak Berna ile arasındaki problemi dolaylı yoldan çözmeye çalışıyordu. Lale’yi problemi çözmek için araya soktuğunda üçlü bir durum ortaya çıkıyordu. Yaklaşımı şuydu: Dinleyen birine asıl ilgili kişi duymadan şikayetini iletmekti yani dolaylı bir yol seçmişti.

Üçgen olayı bazen işe yarayabilir ama yaramazsa felaketle sonuçlanır. Çünkü;

Görüşme mesafesinde gerçek bir kontak sadece bir kişi ile kurulabilir çünkü gözlerimiz, kulaklarımız ve ağzımız tek bir noktaya odaklanmıştır. Çoğumuz aynı anda tek kişiyi dinleyebilir. Ör. 3 kişi sohbet ediyorsa bir kişi beklemededir, diğer ikisi konuşurken.

Bu beklemeyi hepimiz yaşamışızdır ve bundan pek hoşlanmayız. Dikkatle araya girebileceğimiz anı kollarız. Yada en kötüsü konu bizden çok uzaklaşırsa hiç yaklaşmayız.

Jale, Lale’yı Berna’ya yönlendirdiğinde bir üçlü yaratmış oldu. Jale ve Lale kontaktayken, Berna beklemede kalmıştır. Jale, Lale ile odasında ve kapı kapalı bir şekilde konuştuğunda Berna bu durumdan çok rahatsız olacaktır. Lale daha sonra Berna ile konuştuğunda ise Jale beklemede olacak ve o da Lale ile Berna arasındaki özel konuşmanın dışında kalmış olacaktır. Bu tansiyonu giderek artıracaktır. Birde buna telefon efektini eklersek yani Lale tarafından Jale ve Berna’ya iletilen birbirlerinin mesajı tam bir karmaşa olacaktır. (Kulaktan kulağa) Lale mükemmel bir dinleyici ve kusursuz bir aktarıcı olmayacağı için aktardığı şeylere kendi yorumunu katacaktır.

Lale ve Berna çatışma içinde oldukları kişi o ortamda olmadığı için kendi pozisyonları doğrultusunda konuyu çarpıtacaklardır.

Eğer birisi sizin üzerinizden bir iletişim başlatmaya, bir üçgen kurmaya kalkarsa bunu redderek daha yapıcı bir yaklaşım getirin:

  • Herkesin olacağı bir toplantı ayarlama konusunda arabuluculuk edebileceğinizi ve o toplantıya bu çatışmayı çözebilecek uygunlukta kişileride katmayı istediğinizi
  • Eğer siz arabuluculuk edemeyeceğinizi düşünüyorsanız arabulucu bulabileceğinizi
  • Eğer kendinizi yeterli görüyorsanız ve durum acilse hemen ilgili herkesi çağırarak çözüme gitmeniz gerektiğini söyleyebilirsiniz

Tek taraflı ve özel dinlemek sizin arabulucuk ve tarafsızlık yönünüzü yani doğallığı azaltır.

İyi düşünüp taşındıktan sonra bu problemi “kendi kendine çözülmeye” de bırakabilirsiniz. Problemi proaktif bir şekilde çözmeyip bekletmek yaranın mikrop kapıp daha kötü hale gelmesinede sebep olabilir. Üçgen bölgesinde hiç bir şey yapmamak en pahalı stratejidir.