Etiket arşivi: problem

İşyerinde söyleyemediklerimiz

Bazen dilimizin ucuna gelmesine rağmen kendimizi tutup söyleyemediğimiz sözler vardır. Yanlış anlaşılmaktan, karşımızdakileri üzmekten veya bulunduğumuz ortamda aykırı gözükmekten korkarız. Sonuçlarına katlanmaktansa söylememeyi tercih ederiz. Belki söylememiz gereken yerde söylemeyiz ama kendimize ve karşımızdakilere güvendiğimiz bir ortamda er geç ağzımızdan kaçıverirler.

Kolay kolay söyleyemeyeceğimiz sözler;

  • Ne demek istediğini anladım ve saçmasapan olduğunu düşünüyorum.
  • Yeterince yeteneğe ve vizyona sahibim. Böyle şeylerle vaktimi harcama.
  • “Yapmayacağım” ya da “Yapmıyorum”
  • Gerçekten Türkçe konuşuyor gibisin ama anlamıyorum seni.
  • Kendini rezil etmek için özel bir çaba harcıyorsun.
  • Sizinle toplantı yapmak istemiyorum, hiç iş çıkmıyor, sadece zaman kaybı.
  • Sana güvenmiyorum.
  • Sen olmasan çok daha rahat olacağım ve işimi rahat yapacağım.
  • Seni anlamamaları seni büyük yapmaz.
  • Senin bizden fazla biliyor olman seni daha iyi yapmaz.
  • Neden senin dediklerin hiç aklımda kalmıyor?
  • Ben önyargılarıma güvenirim ve seninle ilgili kötü mesajlar alıyorum.
  • Gerçekte problemin ne?
  • Seninle benim gerçeklerimiz tesadüfen eşleşiyorlar.
  • Seni seviyorum. Bana genç ve aptal olduğum günleri hatırlatıyorsun.
  • Neden bütün aptallar beni buluyor?
  • Teşekkürler. Sadece size ait olan bu bakış açısı ufkumuzu genişletti.
  • Benden daha iyi yapabileceğini biliyordum, tebrikler.
  • Hayır ve kesinlikle hayır.
  • Teklifiniz çok güzel ama gayri ahlaki veya kanuni bir iş yapamam.
  • Git kendin yap.
  • Yalan söylüyorsun.
  • Abartma yahu.
  • Sen gerçekten aptalsın.

Bazen içimize dert olur bu sözler bazen bir yolunu bulur söyler rahatlarız. Doğrusu nedir derseniz, bilmem. Neyi, kime, ne zaman ve nasıl söylediğiniz çok önemli. Bir klişe olarak ne söylerseniz söyleyin karşınızdakinin anlayabildiği kadarı önemli olacağı için kantarın topuzu sizde.

Yönetenlere öneriler

yoneticilere

Sözlerim sadece kartvizitlerinde yönetici ibaresi olanlara değil. Bir öğretmenseniz öğrencilerinizi, bir pilotsanız uçak mürettabatını, bir basketbol koç’u isenin takımınızı, ev kadını iseniz evinizi yönetmek zorundasınız. Aslında herkes belirli zamanlarda ve yerlerde yönetici oluyor.

1.Sinerji yaratın. Söylemesi kolay dediğiniz duyar gibiyim. Aslında ekibinizi iyi tanırsanız yani memleketleri, sevdikleri müzik, hobileri vb. onların enerjisini harekete geçirecek iletişimi kurabilirsiniz diye düşünüyorum. En azından bir arada bir arada bir şeyler yapmanın tek başlarına bir şey yapmaktan daha verimli olduğunu görmelerini sağlayabilirsiniz.

2. Gereksiz ve fuzuli işleri ayıklayın. Gereksiz sorumlulukları yeniden düzenleyin.

3. Verdiğiniz talimatların yerine ulaştığından ve anlaşıldığından emin olun. Askerde “Emir Tekrarı” diye bir uygulama vardır. Komutan bir emir verdiğinde ast’ı emri sözlü olarak tekrar eder. Böylece emri dinleyip dinlemediği ve anlayıp anlamadığı anlaşılır. Ayrıca anlaşılır olmaktta sizin sorumluluğunuz olmalı. Yani 5 N 1K olmalı. Ne nerede nasıl niçin neden ve kime gibi bir talimatı açıklayıcı kılacak tüm unsurlar sözünüzde yer almalıdır.

4. Çalışanlarınızın sizin söylediklerinizi yapabilecekleri, koyduğunuz kurallara uyacakları bir güven ortamı yaratmalısınız.

5. Yaptıkları işten keyif alacakları şekilde ilginç işlerle onları görevlendirmelisiniz. Ancak burada sıkıntı ve heyecan duyma arasındaki ince çizgiyi iyi kollamanız gerekir. Çok heyecanlanan ya da mutlu olanların tembelleştiği görülür.

6. Profesyonellik her alanda korunmalıdır. Örneğin birini işten çıkarmak kolay değildir ama bunu kişisel olarak algılamadan uygun bir şekilde yapmak gerekir.

7. Sakın çalışanlarınızı birbirleri ile kıyaslamayın.

8. Herkesin şahsına münhasır olduğunu, farklı bir kimlik ve dünyası olduğunu unutmayın.

9. Mecbur olunmadıkça verilen bitiş tarihlerine uyulması konusunda ısrarcı olun.

10. İnsanlarla çalıştığınızı unutmayın. Onlar robot değildir. Bu yüzden onlara saygı duymalı, duyguları ve tavırlarını dikkate almak durumundasınız.

11. Samimiyetle laubaliliği karıştırmamalı, başkalarınında buna dikkat etmesini sağlamalısınız.

12. Başarıları herkes ile paylaşmalısınız.

13. Sıkıntılı bir durumda sıkıntı kaynağını bulmalı, eğer bir çalışanınız ise onunla konuşmalı ve durumu düzeltici pozitif eylemi belirlemelisiniz.

14. Çalışanlarınızın kişisel problemlerinde empati yaparak onları anlamaya çalışın. Onları anlamanız yaptıkları işin kalitesini belirleyecektir.

Hata yapmaktan korkmayın!

Yaşadığımız sürece hatalar yapacağız bu kaçınılmaz. Hata yapmak insan olmanın bir sonucu.

Bundan altı yıl önce şöyle bir hata yapmıştım;

Türkiye’de yerleşik oldukça büyük bir bilişim şirketi(BE) benim e-ticaret direktörü olduğum bankaya gelmiş ve “Biz cep telefonları için logo-melodi ürettik ve satmak istiyoruz” demişlerdi. Bende “Böyle bir şeyi kim alır?” demiştim. Fakat firma çok ısrarlı olunca onlara sanal pos vermiş ve satış başladıktan sonraki ilk ay neredeyse sistemimiz kitlenir duruma gelecek kadar çok satış olmuştu. Yanılmıştım fakat iyiki yanılmıştım. En azından böyle “niş” bir ürünün aslında herkesin tercih edebileceği “genel” bir ürün olabileceğini öğrenmiştim.

Eğer kendinizi mükemmel veya bir süper kahraman olarak görüyorsanız muhtemelen bir iki gün içerisinde yapacağınız bir hata ile bu düşüncenizin doğru olmadığını görecek ve hatta üzülebileceksiniz. Hata yapmak üzülesi olmaktan çok insanlığınızın bir kanıtıdır oysa. Asıl problem “hata yapmadığınızı düşünmenizdir.”

Alın size bir hatamı daha anlatayım: Yine aynı bankadayım ve beyaz eşya sektöründe kendi tabirleriyle lider bir firma ile bir proje yürütüyoruz. Bazı sıkıntılar var ve ben banka içerisindeki ilgili kişilere bu konuda detaylı bilgi içeren ve bu arada eğer firma ile bir araya gelinirse “şunu söylememiz lazım” gibisinden bilgileri yazdım. Aslında içerikte hiç bir sıkıntı yoktu ama yinede bankaya hitaben yazmıştım. Peki ne yaptım? Bu mesajı o firmadan gelen bir mesajı reply to all (hepsine geri yolla) seçeneği ile gönderdim. Yani o firmayada gitti. Tam bir rezalet ama bir daha asla “kime gönderdiğime bakmadan” bir mesajı göndermemem gerektiğini anladım.

Eğer hatanızın farkına varıyor ve bu yönde kendinizi düzeltecek bir şeyler yapıyorsanız iyi yoldasınız demektir.

Birde bizi hatalarsan koruyan daha küçükken anne ve babamızdan öğrendiğimiz şeyler vardır. Bence en önemli nokta bu. “Odanı düzenli tut” “Temizliği ihmal etme” “Kontrol etmeden açma” vb. uyarılar daha küçükken bize öğretilir ve ben bunlara “hayat kurtarıcı kurallar” diyorum.

Ben askerliğimi asteğmen olarak 1994 yılında Güneydoğu’da hareketli bir ortamda tim komutanı olarak yapmıştım. Öyle bir ortamda hata yaparsanız ölebilirsiniz. Şaka yapmıyorum gerçekten “ölebilirsiniz” Rahmetli annemin bu hayat kurtarıcı kuralları benim çok işime yaramıştı. Ruhu şad olsun.

Birde şu var “bir daha asla aynı hatayı yapmayacağım” kandırmacası. Ben arabamın farlarını kaç kere açık unutup aküyü bitirdiğimi hatırlamıyorum bile. Yok böyle bir şey. Üstelik böyle düşünürseniz hata yaptığınızda hem üzülüyor hemde kendinize çok kızıyorsunuz.

Bence söylenmesi gereken şu “ hata yapmamak için elimden gelenin en iyisini yapacağım”.

Eğer hata yaparsanız;

Hayatın sonunun gelmediğini düşünün..
Kendimizi geliştirmek ve düzeltmek için bir fırsat olduğunu düşünün.
Siz hatalarınızı ne kadar erken farkeder ve düzeltirseniz çevrenizede o kadar faydalı olacağınızı düşünün.
Buradaki özellikle bir yazım bazı okuyucuları rahatsız etti ve içtenlikle bana görüşlerini ilettiler. Gerçekten çok teşekkür ediyorum. Bu amatör yazma maratonunda daha dikkatli ve titiz olma konusunda bana yol göstermiş oldular.

Bu yazımı “Hatasız kul olmaz, sulçi lisan etti isem affola” diyerek kapatıyorum.

Üçgen Bölgesi

 

Eğer birisi size bir başkasının performansı hakkında yorum yaparsa başka bir boyuta geçersiniz: 3 düşünce boyutu. Artık yolunuzun nereye gideceğini gösteren tabela ortadadır: Üçgen Bölgesi.

Jale ve Berna haftalardır arapsaçına dönmüş bir haldeydiler. Sonuç olarak Jale, Berna’nın patronu Lale ile görüşmek istedi. Lale’den Berna ile konuşmasını isteyecekti. Jale, Lale’yi aracısı yaparak Berna ile arasındaki problemi dolaylı yoldan çözmeye çalışıyordu. Lale’yi problemi çözmek için araya soktuğunda üçlü bir durum ortaya çıkıyordu. Yaklaşımı şuydu: Dinleyen birine asıl ilgili kişi duymadan şikayetini iletmekti yani dolaylı bir yol seçmişti.

Üçgen olayı bazen işe yarayabilir ama yaramazsa felaketle sonuçlanır. Çünkü;

Görüşme mesafesinde gerçek bir kontak sadece bir kişi ile kurulabilir çünkü gözlerimiz, kulaklarımız ve ağzımız tek bir noktaya odaklanmıştır. Çoğumuz aynı anda tek kişiyi dinleyebilir. Ör. 3 kişi sohbet ediyorsa bir kişi beklemededir, diğer ikisi konuşurken.

Bu beklemeyi hepimiz yaşamışızdır ve bundan pek hoşlanmayız. Dikkatle araya girebileceğimiz anı kollarız. Yada en kötüsü konu bizden çok uzaklaşırsa hiç yaklaşmayız.

Jale, Lale’yı Berna’ya yönlendirdiğinde bir üçlü yaratmış oldu. Jale ve Lale kontaktayken, Berna beklemede kalmıştır. Jale, Lale ile odasında ve kapı kapalı bir şekilde konuştuğunda Berna bu durumdan çok rahatsız olacaktır. Lale daha sonra Berna ile konuştuğunda ise Jale beklemede olacak ve o da Lale ile Berna arasındaki özel konuşmanın dışında kalmış olacaktır. Bu tansiyonu giderek artıracaktır. Birde buna telefon efektini eklersek yani Lale tarafından Jale ve Berna’ya iletilen birbirlerinin mesajı tam bir karmaşa olacaktır. (Kulaktan kulağa) Lale mükemmel bir dinleyici ve kusursuz bir aktarıcı olmayacağı için aktardığı şeylere kendi yorumunu katacaktır.

Lale ve Berna çatışma içinde oldukları kişi o ortamda olmadığı için kendi pozisyonları doğrultusunda konuyu çarpıtacaklardır.

Eğer birisi sizin üzerinizden bir iletişim başlatmaya, bir üçgen kurmaya kalkarsa bunu redderek daha yapıcı bir yaklaşım getirin:

  • Herkesin olacağı bir toplantı ayarlama konusunda arabuluculuk edebileceğinizi ve o toplantıya bu çatışmayı çözebilecek uygunlukta kişileride katmayı istediğinizi
  • Eğer siz arabuluculuk edemeyeceğinizi düşünüyorsanız arabulucu bulabileceğinizi
  • Eğer kendinizi yeterli görüyorsanız ve durum acilse hemen ilgili herkesi çağırarak çözüme gitmeniz gerektiğini söyleyebilirsiniz

Tek taraflı ve özel dinlemek sizin arabulucuk ve tarafsızlık yönünüzü yani doğallığı azaltır.

İyi düşünüp taşındıktan sonra bu problemi “kendi kendine çözülmeye” de bırakabilirsiniz. Problemi proaktif bir şekilde çözmeyip bekletmek yaranın mikrop kapıp daha kötü hale gelmesinede sebep olabilir. Üçgen bölgesinde hiç bir şey yapmamak en pahalı stratejidir.