Etiket arşivi: yönetim

Yöneticiler için İnsan Yönetme Sanatı

Gelelim insanlarla uğraşma tarafına. İşin içine insan girdi mi her şey değişir. Ve gerçekten bir sanattır insanlarla uğraşmak. Ama unutmamak lazım insanlarla uğraşmak zor zanaattır.

1. Çalışanlarınızın gözünde bir lider olabilmelisiniz. Hitap şeklinizle, bedeninizle ve hareketlerinizle herkese hissettirmelisiniz.

2. Mümkün olduğunca örnekler ile anlatın. Yapılacak işlerin önemini mutlaka anlatın. Bazı işleri yapmayı küçük düşürücü bulanlar olabilir, onlara yaptıkları için önemi hakkında mutlaka bilgi verin.

3. Emretmek yerine isteyin. Askeriyede değilseniz nazikçe istemenizin çak daha kolay anlaşılıp yerine getirildiği göreceksiniz. Yanlış anlaşılmasın, askeriyede, emir komuta zinciridir aslolan. Bu yüzden o kurumun mükemmelliyetini sağlayan budur.

4. Yaptığınız her planda astlarınıza yer ayırın, ne yaptıklarını ve nereye doğru gidildiğini görmelerine yardımcı olun. Yaptıkları iş ile organizasyonun nasıl ilerleme kaydettiğini ve geliştiğini onlara göstermeye çalışın. Ekibiniz ailenizdir unutmayın.

5. Sizin işiniz yönetmektir, yapmak değil. Bu yüzden adam gibi delege etmeyi öğrenmeniz gerekir. Yapmayın derken ihtiyaç duyulan ya da acil durumlarda sizde kolları sıvayıp herkesle beraber çalışmasını bilmelisiniz.

6. Yaratıcı ve geliştirici fikirlere gözleriniz ve kulaklarınız açık olsun. İşi yapanların gördükleri ve önerecekleri şeyler sizi çok şaşırtabilir.

7. Asla ve asla kalabalık içerisinde birini azarlamayın ve eleştirmeyin.

8. Çalışanlarınıza istediklerinde destek olabilecek donanıma sahip olabilmek için elinizden gelen gayreti gösterin.

9. Kendinizi kral gibi görüyor olsanızda size istedikleri anda erişebilmelerini sağlayın. Açık kapı felsefesini asla terk etmeyin.

10. Mikro Yönetici olmayın.

11. Motive edin – Eğer mümkünse başarılıları ödüllendirin. En azından teşekkür etmeyi bilin.

12. İlişkilerinizde esnek ve samimi olun ama aradaki çizgiyi akıllıca belirleyin. Laubalilik iyi sonuçlar getirmez.

13. Hatalarınızı kabullenin ve önerilere açık olun.

Çalışanlarımı nasıl motive ederim?

Yapılmasını istediğiniz bir şeyi yapmaları için çalışanlarınızı nasıl motive edeceğinizi soruyorsanız, cevabı çok basit: Yapamazsınız!

Biz insanları motive edemeyiz. İnsanlar zaten motivedirler. Fakat biz onları neyin motive edeceğini anlayabilir ve bu bilgiyi onların enerjilerini kurumsal amaçlarımıza yöneltmede kullanabiliriz.

Herkes motivedir

İnsanlar musluklardaki su gibidir. Tek yapmanız gereken akmaları için gereken fırsatı yaratmak. Su akmaya hazırdır ama musluğu açmanız gerekir.

Bazıları nehirler gibidir. Kendi kanallarında akarlar. Eğer bırakırsanız mutlaka denize varırlar. İnsanlarda kendi hedeflerine varmak için gereken enerjiyi kolaylıkla harcarlar. Bizim yöneticiler olarak yapmamız gereken onların varmaya çalıştıkları sonuçların kurumsal faydasını izlemektir.

İnsanlar birçok şeyi kendi görüşlerine göre yaparlar, size göre değil.

Biz yönetim olarak çalışanlara yaptıkları işin onlara faydasını göstermeli ve kurumun yararına tavır benimsemelerini sağlamaya çalışmalıyız. Bunun en önemli yollarından biriside başarılı oldukları konularda ödüllendirme ve takdir etmektir.

İnsanları acı değiştirir.

Eğer sürekli aynı konumda kalma acısı, değişme acısını geçese insanlar değişirler. İnsanların doğru yönde değişmeleri için mevcut durumlarının onlar için dezavantajlı hale gelmesi gerekir. Örneğin benzin fiyatları tırmandığında dizel arabalara yönelim başladı. Yani benzin fiyatının verdiği acı dizel arabalara ödenecek yüksek fiyat acısını geçti.

En etkin iletişim sorgulama ile başlar.

Eğer bir şey kişisel hale gelirse önemi artar. Eğer müşterileriniz yada çalışanlarınız “Biz kimiz veya neyiz?” konusunu sorgulamaya başlamışlarsa iyi şeyler geliyor demektir. Örneğin Kodak, fotoğraf filmi satmıyordu, “Anılarınızı bize emanet edebilirsiniz” diyordu.

Çalışanların kuruma sadakati konusu hep üzerinde durulan bir konudur. Fakat onların sadakat göstermeleri için kişisel beklentileri olduğu hep atlanır. Buyüzden onların sadakatini sağlamak onları anlamaktan ve onlara kurumu iyi anlatmaktan geçer. Çalışanlara şirket için ne yaptığınızı değil onlar için ne yapacağınızı anlatmalısınız. Ör. Sizin için teknik becerilerinizi geliştirmek için bir eğitim programı hazırladık. Temel ihtiyaçlarınız için bir kılavuz hazırladık vb.

İnsanların ilgilenmelerini istiyorsanız önce sizin onlarla ilgilenmeniz gerekir.

İnsanları dinlemek sadece onları duymak demek değildir. Dinlemek aktif, duymak pasif bir eylemdir. Eğer çalışanları yeterince dinlerseniz hem sıkıntılarını hemde problemleri öğrenebilirsiniz. Ayrıca çalışanlarınızın tuttuğu takımları, hobilerini, alerjilerini vb. bilmeniz önemlidir.

Övmek en güçlü motivatördür.

Herkes bir şeylerden gurur duyar. Eğer insanların kendileri ile gurur duyacakları şeyleri yakalarsanız motivasyon için mükemmel bir kapı açmış olursunuz. Ayrıca övmek ya da iftihar ettiğinizi göstermek kişinin özgüvenini pekiştirecektir. Eğer çalışanlarınızın özgüveni yerindeyse yani onları kırmamışsanız çok iyi bir durumdasınız demektir. Çünkü kendisi ile ilgili ne hissediyorsa size ve müşterilerinize onu verecektir. Kendini iyi hissetmeyen çalışanlarla kurumunuzun ileri gitmesi mümkün değildir.

İnsanları değiştiremezsiniz sadece davranışlarını değiştirirsiniz.

Davranışı değiştirmek içinde duyguları ve inançları değiştirmeniz gerekir. Yani size güven duyulmuyorsa önce bunu değiştirmeniz gerekir. Bunu iyi düşünün!

Çalışanların algılayışı yöneticilerin gerçekliğidir.

En önemli noktalardan biriside budur. Çalışanlarınızla konuştuğunuzda onlar sizi anladıkları şekilde yanıt verirler. “Anlatabildim mi?” “Anlatabiliyor muyum?” şeklinde sık kullanılan sorgulamalar ya istenilen şeyden emin olunmadığı yada çalışana güven duyulmadığını gösterir. Sizin yönetim tavrınız çalışan tarafından keşfedildikçe ona göre davranılmaya başlanacaktır. Ör. “Ne derse mutlaka evet diyelim ama bildiğimizi yapalım” “Sabahları konuşmayalım” “Çok sık fikri değiştiği için söylediklerini hemen yapmayalım” gibi.

Örneğin birini bir seminere gönderip oradaki yeni fikirleri getirmesini söylüyorsunuz, giden kişi geldiğinde size birçok fikir ve görüş getiriyor ve siz hiç ilgilenmiyorsunuz. Sonucun ne olmasını beklersiniz?

Beklediğiniz ya da zorladığınız davranışları alırsınız

İnsanlara bir şeyleri gerçekleştirmeleri için ödüller vaad ederiz. Bu kimi zaman para, prim, taile gönderme kimi zamanda kıdem olur. Burada Amerikalıların “fine tunning” ince ayar dediği nokta çok önemli. Eğer her şeyi ödüle dayandırırsanız ödülsüz işler aksar. Bu çok basit kuralıda yazmazsam ölürdüm. İnsanlar ödüllendirildikleri ya da cezalandırılmadıkları şeyleri tercih ederler.

Kendimizi kendi nedenlerimizle eleştiririz, çalışanları ise yaptıkları şeylerle

Kendi hatalarımıza yönetici olmamız sebebiyle veya başka türlü örttüğümüz düşüncesiyle çok fazla dikkat etmeyiz. Ama çalışanlar işe geç gelip erken çıktıklarında ortalığı alt üst ederiz. Aslında iğneyi kendimize, çuvaldızı başkasına batırmamız gerektiğini nedense unuturuz.

Çalışanlar istenmeyen davranışlara girerlerse onları nasıl istenilen şekilde davranma konusunda motive etmeye odaklanmamız gerekir, cezalandırmak değil. Bu davranışlarının arkasındaki sebepleri keşfetmeli, gerekiyorsa konuşmalı ama ne olursa olsun onları motive edecek çözümleri bulmak için ciddi enerji harcamalıyız.

Şimdi biraz düşünün ve çevrenizdeki insanları bu yukarıda bahsettiğim şeylerle motive ederseniz, çevrenizde motive bir sürü insanla neler başarabileceğinizi düşünün.

Kendini markalaştırmak

Yaptığınız işte kendinizi geliştirdikçe ve konunuzda uzmanlaştıkça artan güveninize paralel olarak kurum içinde ve dışında(müşterileriniz) farkedilmeye başlarsınız. Yarattığınız fark ve kattığınız değere paralel olarak bazen prim, bazen terfi, bazende daha önemli sorumluluklar, görevler alırsınız.

Benim tecrübelerimde dikkatimi çeken en önemli şey, bazılarının egosuna yenilip kendindeki gelişimi çok fazla önemsemesi, kendini iş hayatının odağına koyması ve yaptığı her şeyin karşılığını parasal ya da kıdemsel olarak beklemesi olmuştur. İşte bu noktada bu kişilerin atladıkları şey, şöhretlerinin aldığı zarardır. Uzun süreler emek vererek elde ettiğiniz kişisel şöhretiniz ya da diğer bir deyimle kişisel markanız sizin en büyük hazinenizdir ve onu korumak zorundasınız. Bu yüzdende dengeli davranmanız çok önemli.

Size önerim ödülü hedef edinerek başardığınız işler gerçek başarılarınızı göstermez. Çünkü herkes(yöneticiler) her şeyin farkındadır. Sizin inanarak, gönülden ve isteyerek yaptığınız çalışmaların sonuçları size gerçek başarıyı, şöhreti getirr.

İş bitirmeye odaklılığınızı markalaştırın. Yani size verilen işi, her türlü kısıt altında, herkese ve her şeye rağmen başarmayı hedef edinin. Hedefine ulaşan ok olmak önemlidir. Yoksa ne kadar sağlam olduğunuz yada ne kadar hızlı gittiğiniz değil. Başladığınız işi bitirin ve kendinizi bitirdiğiniz işlerle tanımlayın. Durumdan görev çıkarmak ve çıkan görevi en iyi şekilde ve zamanında yapmak davranış tarzınız olmalıdır.

Kariyerinizde yükselmek demek sadece maaş yada kıdem artışı olmamalıdır. Aynı zamanda sorumluluğunuzda artıyorsa iyi bir kişisel marka oluşturma yolundasınız demektir.

Çalıştığınız şirketi bir gemi gibi düşünün. O gemideki sorumluluğunuzu yerine getirmezseniz geminin ilerlemeyeceğini unutmayın. Hatta sizin başarınızın sizinle beraber çalışan iş arkadaşlarınızla olan işbirliği ve koordinasyona da bağlı oldunu unutmamanız gerekir. İş arkadaşlarınızla kuracağınız iyi ilişkiler ki buna Türkiye’de “sempatik kanal” da denir sizin kişisel markanızı güçlendirici önemli faktörlerdne biridir.

Yöneticinizi ancak onun yöneticisini memnun ettiğinizde memenun edebilirsiniz. (Tekerleme gibi oldu) Büyük resimi görmeye çalışın ve yöneticinizin rapor vereceği tarafı memnun edecek sonuçlara odaklanın. Böylece her türlü kazanma şansınızı artırırsınız.

Kendi markanızı geliştirmek maraton koşusudur, hız koşusu değildir. Bu koşuda karşınıza bir çok engel çıkabilir, yorulabilirsiniz. Ancak neolursa olsun yolunuzdan çıkmamanız ve pes etmemeniz çok önemli. Hayatınız boyunca iyi-kötü insanlarla bir arada olacasınız ve her türlüsüyle birlikte yaşayabilmeyi öğrenmeniz gerek.

Bir şeyler yaparak ilerlersiniz, bir şeylerin olmasını bekleyerek değil. Kendiniz için kendiniz varsınız unutmayın.

Yolunuz açık olsun

Mikro yöneticilerle çalışmak zordur

Eğer yöneticiniz bir “mikro yönetici” ise hayat sizin için gerçekten çekilmez demektir. Bu durumda en iyisi patronu değiştirmektir ama muhtemelen gerçekleşmez.

Bir mikro yönetici ile çalışıyorsanız yolunuzu nasıl bulacaksınız?

Remzi, Kağan’ın ofisine girip masasının yanındaki koltuğa oturdu. Bu arada telefon ile konuşan Kağan “Ben seni sonra ararım” diyerek telefonu kapattı. Sonra ilgisiz bir şekilde Remzi’ye dönerek “Evet?” dedi. Remzi: “Sami Bey her iş başvurusunu tek tek okumak ve her aday ile tek tek görüşmek istiyor ama yoğunluktan buna vakit bulacağını sanmıyorum” dedi.

“Evet Remzi, maalesef Sami bey bir mikro yönetici,” dedi Kağan. “Ama işin iyi tarafı biz buna mecbur değiliz”

Remzi güldü. “Hayır, biz zaten yapıyoruz o bir daha yapacak. Mikro Yönetci değil Nano Yönetici”

Hiç bir mikro yönetici için çalıştınız mı? Eminim şu anda ne demek istediğimi hiç anlamadınız. Mikro Yönetici’yi anlamak için size yardımcı olacak bazı işaretler var :

– Ne yapılması gerektiğini söyleyen ve son dakikada nasıl yapılacağına karışan

– İşi anlamanız için gerekli olan bilgiyi eksik yada yanlış veren

– Yapıcı müdahale için değil hata bulmak için rapor isteyen

– Gereğinden fazla detaya inerek darboğaz oluşturan

Eğer yöneticiniz mikro yönetici ise ne yapacaksınız? Eğer patronunuz mikro yöneticilikten gerçekten kurtulmak isteyip yardımınıza ihtyaç duyarsa bir şans var demektir. Yada yöneticinizin altına mikro yönetimi yapacak birinin bulunması gerekir.

Eğer bazı şeyleri aklınızda tutarsanız hayat sizin için daha kolay olacak;

Herkes acı hisseder

Mikro Yönetimler herkesi yaralar ve üzer. Buna Mikro Yöneticide dahildir. Başka mikro kararlarla acılarını dindirmeye çalışırlar ama sonuç nafiledir.

Problem problem değildir. Problemin üstesinden gelmek problemdir.

Mikro Yönetim bir tür kontrol yolu ise yöneticinizin neleri kontrol dışı algıladığını anlamaya çalışın. Bir şeyler ters gittiğinde çözmek için zaman isteyin.

Hala işiniz ile ilgili bir şeyler yapıyorsunuz

İşinizi seviyor musunuz? İşi mi? Ücretinizi mi?Hala özgür olduğunuz şeyler nelerdir? Sevdiğiniz şeyleri hayatınızı merkezine alın.

Her zaman seçim şansınız var

Hiçbir şirket vazgeçilmez değildir. Başka bir yerde çalışabilirsiniz. Seçim sizin.

Firmalar krizde büyük hatalar yapmaktan nasıl korunabilirler?

Herhangi bir ürünü piyasaya sürmeden önce test ederiz, aldığımız yeni bir ürünü test ederiz ama yeni bir organizasyonel yapıya geçtiğimizde bunu test etmeyiz. Kriz kapıya dayandığı diye düşünerek aldığınız acil aksiyonların sonuçlarını değerlendirdiniz mi?

Eğer çalıştığınız kurumda kompleks bir organizasyonel değişiklik yapılıyorsa bazı sıkıntıların doğması kaçınılmazdır. Halbuki bazı yöntemler sizin yapacağınız değişikliğin olağan sonuçları hakkında size fikir verebilirler. En iyi uygulama simulasyondur.

Bir çok firma durgunluğu yaşamaya başladı tabir yerindeyse kasise denk geldiler. Yani hızlı giderlerken birden hız kesmeleri gerekti ve karlar düşmeye başlamıştı. Önce küçülmeyi deneyecekler ama sonrasında organizasyonla beraber ücretleri de düşürmeye çalışacaklar.

Bu arada havuç taahhüt etmeyi de unutmayacaklar. Eğer şirket hedeflerini yakalarsa prim dağıtacaklar, tüm çalışanların aynı zamanda pazarlamacı olarakta şirkete destek vermeleri gerektiği vurgulanacak.

Yıllık hedeflere ilişkin sonuçlar açıklanmadan önce şirket yönetimi emekliliği yaklaşmış olanları emekli olmaya çağıracak. Şirketten birileri ortaya çıkıp şu soruyu soracak: Bir sürü insanı emekliye ayırdığınız için hedefi tutturmamızı imkansız hale getirdiniz. Bu prim verilmeyecek anlamına mı geliyor?

Yöneticiler eğer bu soruya evet derlerse iyi çalışanlarını kaybedeceklerini bilirler. “Üzerinde çalışıyoruz, ben size bilgi vereceğim” tarzında zaman kazanmaya çalışacaklar. Çünkü hem kimseyi kaçırmamak hemde bir yandan dağıtılacak primi orantılı olarak nasıl azaltabileceklerini bulmaları gerekecek.

Şirketler kriz dönemlerinde ciddi hatalar yapabilirler. Ürünlerini test etmeden piyasaya sürmezken organizasyonel değişmeyi test etmemek akıllıca değildir. Bu yüzdende yapılan değişikliğin hatası bir çok açıdan pahalıya ödenir. Bu riski minimize etmenin yolu ise simule ederek olası hataları görmeye çalışmaktır.

Simulasyonlar — bazen “oyun” da denebilir — gerçekle paralel götürülmesi gereken uygulamalardır. Eğer uygulamanın olası hatalı sonuçlar ciddi bir maliyet yaratacaksa yapılması elzemdir. Bu yüzden özellikle askeriye tatbikat yapar, birçok ilaç önce laboratuvar, sonra hayvanlar ve en son insanlar üzerinde denenir.

Simulasyonların gerçekçi olmaları için iyi planlanmaları gerekir. Mümkünse bu simulasyonu iyi ve tecrübeli bir eğitimci yada danışmanla yapmakta fayda vardır. Simulasyonları süreç tasarımlarında, proje planlamada, test planlamada, reorganizasyonlarda, birleşmelerde, küçülmelerde ve şirket alımları gibi her konuda yapmak mümkündür. Simulasyonları daha küçük bir grup ile şirket ılında yapmakta güvenlik açısından yararlı olabilir.

Siz çalıştığınız şirkette nelerin simule edilmeden hayata geçirilmemesi gerektiğini düşünüyorsunuz?

Dışarıya iş yaptıranların dikkat etmesi gerekenler

 

Firmalar bir çok konu işi ya da projeyi kendileri yapmaktansa dışarıya yaptırma yolunu seçiyorlar ya da bazı durumlarda mecbur kalıyorlar. Doğal olarak ta bu işlerin zamanında gerçekleşmesi ile kaygılar oluşabiliyor, düzenli ve düzgün bir şekilde bilgi akışı ile ilerleyişi kontrol etmeye çalışıyorlar. Eğer çalıştığınız firma profesyonel ve proje yönetimine uygun davranıyorsa çoğunlukla problem yaşamıyorsunuz.

Fakat genele baktığımızda birçok firmanın vaad ettiği süreleri tutturamadığını, istenileni istenilen şekilde yapamadığını görürüz. Zaten böyle bir beklentiniz var ise olabildiğince erken fark etmeye ve önlemler geliştirmeye çalışırsınız. Bu tip durumlarda yani bir projeyi ya da bir projenin bir parçasını bile bir firmaya yaptırıyorsanız ilk yapmanız gereken bu firmanın olması gerekeni yapıp yapmadığını “zamanında” ve “doğru” bir şekilde takip edebileceğiniz bir yöntemde anlaşmanızdır.

Çoğu kez iş yaptırdığınız firma biz size düzenli bilgi veririz gibisinden yaklaşabilir fakat siz ne tip bir bilgiye ihtiyacınız olduğunu tama anlamıyla düşünmediğiniz için bu önerilene tabi olursunuz. Diğer bir problem ise bu tipteki bir ilişkide taraflarda yer alan kişilerin sorumluluklarını yeterince bilmemeleridir.

Kurum içi projelerde proje yöneticisi tanımlamayı yapar, planı oluşturur, görevleri verir ve takip eder ve işin yapılma sorumluluğunu üstlenir. Ama dışarıya iş yaptırıldığında kontrol edemeyeceğiniz faktörler işin içine girebilir ve işte bu noktada problem başlar. En basitinden işi yöneten artık diğer firmadır. Ve sizin beklentilerinizin karşılanma sorumluluğu başka proje yöneticisine geçmiştir.
Bu noktada sormanız gereken bazı sorular olacaktır:

  • Bu firma proje yönetimine ilişkin herhangi bir eğitim ya da sertifikasyon sürecinden geçmiş midir? Proje yönetmeyi profesyonel anlamda biliyorlar mı?
  • Teslimatlar, bitiş tarihleri, ödeme planı, başarı kriteri vb. tüm ilgili konularda yazılı bir sözleşme yapılmış mıdır?
  • Proje zaman planı firma tarafından hazırlanmış ve taraflarca kabul edilmiş midir?
  • Firma projeyi zamanında ve istenilen şekilde tamamlamak için bir proje planı hazırlamış mıdır?
  • Projenin doğru bir şekilde ilerleyişini garantilemek için nasıl bir kontrol mekanizması geliştirmiştir?
  • Firma sizde ve kendi tarafında ayrılması gereken kaynaklar konusunda net mi? Belirsizlik var mı?
  • Projenin ilerleyişini gözden geçirmek ve kontrol etmek amacıyla ilgili kilometre taşları oluşturulmuş mudur?

Diyelim ki bu soruların müspet yanıtlarını aldınız ve proje başladı. Şimdi proje süresince sürekli sormanız gereken sorularınız olacak. Düzenli toplantılar ya da raporlamaların dışında sormanız gereken sorular ise şunlardır,

  • Geldiğimiz noktada planımızda yer alan teslimatlar tamamlanmış mıdır? Hayırsa Neden?
  • Geldiğimiz noktada planlamadığımız yada öngörmediğimiz bir şeyler ortaya çıkmış mıdır? Nelerdir? Neden?
  • Firma işini iyi yapıyorsa biz kendi üstümüze düşeni yapıyor muyuz? Ödeme vb.
  • Firma size bulunduğu noktayı ve bulunması gerektiği noktayı sebepleri ile izah edebiliyor mu?
  • Bizim istediklerimizle gerçekleşenler örtüşüyor mu?
  • Proje yönetim planında yer alan kapsam, risk vb. maddeler gerçekçi miymiş?
  • Yapılan bir şey ya da sizin isteğinizle oluşan büyük bir değişiklik var mı? Etkileri nelerdir?